* * *
-Sayın Yanal, birçok felsefi konuşmanıza tanık oldum. Bence fikirleriniz ve anlatım şekliniz yüzünden yabancılaşıyorsunuz insanlara. Sizinle kolay iletişim kuramıyorlar. Aleyhinize oluyor.
EY-Yüzde yüz... Oyuncu bile bazen sana bakıyor, ne diyorsun diye. Sizin de söylediklerimi bire bir değil, anladığınızı yazmanızı tercih ederim.
-Öyleyse bedelini ödeyeceksiniz. Ödüyorsunuz da.
EY-Yalnız bu bedel bizde farklı. Beni asıl üzen entelektüel insanların bile zaman zaman fikirlerimin karşısında set oluşturması. Onların anlaması lazım. Onlar da günümüz piyasa koşullarına indiği zaman, insanın ağırına gidiyor. Anlasalar bile anlamamazlığa geliyorlar. İlla insana köpeği ısırttıracaklar.

Profesyonelliğe inanırım
- Sadece geçmişiyle gündeme gelen insansınız. V. Manisa ile tekrar zirveye tırmandınız da " bugün" ünüz gündeme geldi. " Geleceğiniz" hiç konuşulmadı.
EY-Ben, geleceği sadece gelişmeye ve geliştirmeye olanak sağlayacak bir zaman dilimi olarak görüyorum. Benim için de öyle, takımım için de. Tek başıma değilim, gelişimimi etkileyecek olan çok değerli arkadaşlarım var. Ve gelişimini etkileyeceğim bir takımım var.
-Kaç kişiyle çalışıyorsunuz teknik anlamda.
EY-Doktor, fizyoterapisler, diyetisyenimizi de koyarsak 14 kişiyi buluyor.
-Her işin ehliyle çalışıyorsunuz yani... Allah bilir sakal tıraşını da berbere yaptırıyorsunuzdur.
EY-Yok canım daha neler. Kendim oluyorum. Saçımı kesemiyorum ama... Ben uzmanlara inanırım. Mesleğimizle ilgili birçok değeri kendi işimize aktarmaya çalışırım. Geçmişte bilgisayarı ben devreye soktum bu meslekte.
-Futbolculara yasaklamışsınız şampiyonluk lafını herhalde. Adını bile anmıyorlar
EY-Asla. Kendi düşünceleridir öyleyse. Eğer birilerine bir şeyler dikte ederseniz. Onlar da sizin söylediklerinizi yaparsa, onlardan bir parça olmaktan çıkar elinizde oynattığınız bir oyuncak olur. İnsanların fikirlerini ve yaratıcılıklarını baskı altına almamak lazım.
-Bu düşüncelerle üç büyüklerde görev almanız zor galiba. Oralarda emir ve itaat esastır.
EY-Çok güzel bir konu. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır diye atasözümüz mevcut. Artık iletişim o noktaya geldi ki herkesin yoğurdu nasıl yediği belli. Eğer gücünüzü çağın gerektirdiği kriterleri uygulayarak elde ediyorsanız başarısız olma ihtimaliniz sıfıra yakındır. Biraz sabırla mutlaka başarılı olursunuz. Bugün bir kulübümüzün 70-80 milyon euro bütçesi oluyor. Bir oyuncuya 10 milyon euro veriyorsunuz. Onların kişisel fikirlerinden değerlerinden de yararlanmak zorundasınız.
-Size devrimci diyorlar. Devrim varsa, dışlananlar da olacak. Bu size karşı olanların sayısını artıran unsur mu?
EY-Otorite olabilmeniz için, arkasını bilgiyle doldurmak zorundasınız. Artık imparatorluklar, padişahlıklar yok.
-Fatih hocaya mı gönderme yapıyorsunuz?
EY-Hayır, polemik yaratmak için konuşmuyorum. Çağımızın gerçeklerini anlatıyorum. Bu konuda eğitim aldım. Ekibim de aldı. Liderlik nasıl olur, bilirim.
-Ersun Hoca bırakır gider, derler.
EY-Ben bugüne kadar hiçbir takımı bırakmadım. Denizlispor'dan ayrıldığımda, yönetimle çok ciddi problemlerim vardı. Son sekiz haftaydı ve başkanımızla tartıştık. Problem, başkanımızın takımın üstüne çıktığımı düşünmesindendi. İstifa ettim. Ankaragücü'nde ben bıraktım, onlar sözleşmemin var olduğunu iddia ediyordu, ben yok olduğunu iddia ediyordum. Gençlerbirliği'nden Milli Takım'a gittim. Beni, Milli Takım istedi. Türkiye'de hangi antrenör bırakıp gitmez, onu düşünüyorum. Öyle bir imaj var ki, " Sattı, gitti" . Kimseyi satmadım. Sadece Milli Takım'dan kovuldum.
-Basketbolda Yugoslav faulunu bolca kullanan bir teknik adamsınız. Futbolcularınızdan böyle fauller yapmasını hangi cümlelerle istiyorsunuz?
EY-Ben öyle bir şey istemedim.
-Neden yapıyorlar? Siz istemeden mi?
EY-Hayır canım. Öyle bir şey istemiyorum. Takımımda mücadele var. Takımımda üstünlük kurmaya yönelik bir oyun anlayışı var. Futbolcum sahanın her alanında rakibine karşı üstünlük kurmaya çalışıyor. Futbol mücadele oyunu ise, tempo da varsa, fauller de olacaktır. Sadece bizde değil, dünya futbolunda yüksek tempolu oyunda bu faulleri görürsünüz. Futbolcum rakibinin kendisine karşı kuracağı üstünlüğü engellemek zorunda. Ayağını sok da faul yap, demiyorum. Onları bu mücadeleye itiyorum.

Sosyal demokratım
-Hangi kanalları izlersiniz ?
EY-Belgesel. Biyografiler. Daha çok tarih ilgimi çekiyor.
-Dizileri falan?
EY-Hiç bilmem.
-Sizin bir an önce Avrupa'ya gitmeniz lazım Ersun Hoca. Bir dizi ismi bile söyleyemiyorsunuz.
EY-Onlara karşı saygısızlık yapmak için söylemiyorum, ama tarzım değil.
-Tanıdığınız siyasetçiler var mı?
EY-Var, ama söylemeyeyim.
-Siyasetçiler bu duruma mı geldi?
EY-Yok, onun için değil, yanlış anlaşılır diye söylüyorum. Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar'la tanıştım.
-Generallerden tanıdığınız var mı?
EY-Yok.
-Tarikatlerden?
EY-Hiç yok. Ben İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni benimsemiş bir sosyal demokratım.

Vestel şampiyon olur

-Eski bir tespitiniz var; " Türkiye'de bir Anadolu takımı şampiyon olamaz" diye. Bugün aynı fikirde misiniz?
EY-Bir Anadolu takımı organizasyonunu şampiyonluğa göre kurmadıkça Anadolu şampiyon çıkaramaz demek istemiştim.
-Vestel Manisaspor kurdu mu?
EY-Burada öyle başlanmış işe. Bir organizasyon yapalım ve beş yıllık süreçte şampiyon olalım diye.
-Anadolu takımı şampiyonluğa göre organizasyon kurarsa şampiyon olabilir. Vestel kurdu. Şampiyon olabilir o zaman.
EY-Çok ufak değil bu iş. Stat, tesis, alt yapı, seyirci... Bu coşkunun sağlanması lazım. Organizasyona herkesin inanması lazım. Nasıl kuracaksınız inancı. Bu başarılı süreci devam ettirerek. Bir şampiyonluk yaşanıp bir daha gelmeyecekse, o başarıyı tüketmektir. Tekrarlayacak alt yapıyı kurarak uzanmak lazım şampiyonluğa. Böyle bir fırsat da var. Vestel'in arkamızdaki duruşu büyük bir avantaj. Şu andaki duruşuyla Vestel bunu yapabilecek gözüküyor. Yapıyor da. Ama şehir henüz buna katılmadı. 6-7 bin kişi geliyor maçlara.
-Tecrübeli bir hocasınız. Bu sene şampiyon olabilir mi Vestel Manisaspor?
EY-Olabilir. Ama bu stresi kaldırabilecek bir takımla çalışıyor musunuz onu sormak lazım.
-Onu sormuş olayım.
EY-Şu anda şampiyonluktan bahsederseniz takımın üzerindeki stresi artırabilirsiniz. Bu stres sizi hedeflediğiniz sonuçlardan uzaklaştırır. Biz şu anda maçları kazanmak için oynuyoruz. Her maça çıkıp kazanıp zevk alıyoruz. Böylesi daha güzel.

Medya ile ensest ilişki kurmam

-Medyadan şikayetçisiniz galiba.
EY- Yargı organı gibi davranıyor. Bakın televizyonda her program mahkeme gibi oluyor. Seni orada asıyorlar, indiriyorlar, ne isterlerse yapıyorlar. Bir duruş sergilemek istiyorsunuz. Medya ile ilişkilerimde bu kurala göre davranayım diyorsunuz. Ama ne mümkün.
-Bugünlerde medyanın yıldızısınız.
EY- Yok canım. Falanca diyor ki " İstanbul'da yapamaz" . Aslında kendilerini ihbar ediyorlar bu sözleriyle. Adam demek istiyor ki, " Ben, sana yaptırmam" . Nasıl yaptırmazsın? Başarılıyım. Bilgim var. Belden aşağı çalışarak tabi... E ne olacak o zaman. " Bana şak şak yapacaksın. Yemeğe geleceksin. Biat edeceksin" . Benden bunu beklemesin kimse. Özel ilişkilerle mi götüreceğiz bu işi. Ensest ilişkiler mi kuracağız yani? İlla " abi, paşa" mı diyeceğiz. Yoksa patrondan bastırıp bunu yaparsan biletini keserim mi diyeceğiz ?
-Spor medyası kadar otokritik yapan işkolu yoktur.
EY-Bir dolu futbolcu, antrenör, idareci gibi değerler kaybedildiğinde " Kimler istemedi" diye o kişileri sorgulamamız gerekmez mi? Medyanın işlerinden biri de bu olmalı bence. İşini yapan, doğru kurallar içinde yapmaya çalışan bir insanım. Hâlâ aynı soruları soruyorlar. Kendi istedikleri cevabı bulamadıkları için tırmalıyorlar.

Hakan, Rafael, Meduna
-Hangi sorular?
EY-Hakan yine gündemde. . İlla ki onların kafasında olan problem söylenecek. " Hayır doğruyu anlatmıyor" diyor adam. Niyeti gündem yaratmak. Biri örnek vermiş Rafael'i... Rafael pivot değil. Bir başkası Meduna'yı söylüyor. Yahu Meduna buraya geldiğimde vardı. Kulüp takımı başka, milli takım başka. Böyle abuk sabuk kamuoyunu yönlendiren, şekillendiren, okuttuğu için elindekini silah olarak kullananların işi olmamalı futbol dünyasında.
-Bireysel mücadele ile başaracağınıza inanıyor musunuz?
EY-O zaman benim gibi düşünen, ancak cesaret edemeyenleri teşvik edeceğiz. Bu duruşu yaygınlaştıracağız. Adamların elinde " adamlık mührü" , " karakter mührü" istediklerine basıyorlar, beğenmediklerine adam değil diyorlar. Yahu bu kişiyle oturup bir şey paylaşmamışsın. " Duyumları varmış" efendim. Eee ben de onun " eşcinsel olduğunu duydum" o zaman!.. Olur mu böyle bir şey? Duyuma dayanan bu kadar sorumsuz açıklama olabilir mi ?
-İntikam duygusu taşıyorsunuz.
EY-Hayır. Anlaşılamamanın yarattığı çelişki insanı boşlukta bırakıyor.
-Ya siz ilişkilerini düzenleyeceksiniz, ya onlar vazgeçecek. İmkansız gibi.
EY-Benim sorunum değil bu. Kaybeden ülke oluyor. Yetenekli adamım. Beni kullanamadılar; ona yanarım. Türkiye'de futbol hakkında söylenecek bir şey varsa, benim de fikrim var. Sormadılar.
-Marjinalsiniz siz...
EY-Bence diğerleri marjinal. Doğruyu yapan marjinal sayılmamalı.

Arda ve Burak'tan başkasını istemem

-Deseler ki, " Türkiye'de yerli yabancı istediğin futbolcuyu al... Serbest" hangisini seçersiniz?
EY-Çok hoş... Vestel Manisaspor'un planlı ve programlı olarak edinmek istediği oyuncular vardı. Buranın ölçütleriyle planlanan oyuncular. O ölçütlere göre geçen sene bizde olduğu için Arda planımızın içindeydi. Arda'yı yine isterim doğrusu. Bir de planımızda Burak vardı. Sadece bu iki futbolcuyu isterdim.
-İnamoto'yu bedava veriyorlar istemiyor musunuz?
EY-Valla benim takımımda böyle bir plan yoktu.
-Hangi takımda olabilir ki zaten.
EY-Olmalı ki alıyorlar.

Milli Takım'da başarılıydım

-Milli takım görevinize son verildi ve Fatih Hoca göreve getirildi. Yani " Kalfa yapamadı, ustayı geri çağıralım" gibi... Alındınız mı bu uygulamaya?
EY-Alınmam için bir neden yok. Çünkü benim Milli takımda başarıp başaramadığımın yanıtını zaten medya verdi. Rakamları alt alta koyunca başarısız bulana rastlamadım ben. O zaman niye alınayım.

Fenerbahçe'yi düşünmedim bile

-Yani büyük kulüplerin size teklifleri etkilemez mi?
EY-Vestel Manisaspor'daki bu organizasyon devam ettiği sürece, asla etkilemez. Şu anda benim hedefim ile Vestel'in hedefi bire bir örtüşüyor. Bu denge bozulmadığı sürece, buradayım.
-Fenerbahçe'ye gitme söylentileriniz nereden çıktı?
EY-Bana hiçbir şey yansımadı. Bütün bunlar benim dışımda gelişti. Hani bana sorsanız, düşündün mü, düşünmedin mi diye? Bunu da söyleyemem, çünkü her şey benim dışımdaydı.

İrtica, eğitim ve spor

-Bu ülkenin ekonomik kaynakları yeterli mi futbolu Avrupa düzeyine çıkarmaya?
EY-Sponsorlarla yapalım bu işi. Danone yapıyor. Okullara inelim. Yapalım biraz fedakarlık. Milli takım düzeyinde yaş gruplarında organize oluyoruz. Ama aşağıda hiç olamıyoruz. Sonra futbolcu keşfedelim diyorsunuz. Evet futbolcu keşfedilir. Eğitimle rötuş yaparsınız. Ama yeteneği keşfetmek zorundasınız. Nereden keşfedeceksiniz? Moldova da fakir, Ukrayna da fakir. Spor, sanat, kültür unutuluyor mu? Çılgın Türkler kitabında Kurtuluş savaşında kadınların okuma yazma oranının yüzde 1 olduğunu okuduk. Bugünlere geldik. Daha ileri de gidebiliriz. Cumhurbaşkanımız, Genel Kurmay başkanımız bas bas bağırıyorlar " İrtica var" diye. Nedir ilacı? Eğitim. Eğitimin en önemli unsuru da spor.

Röportaj: Ercan Güven
Kaynak: www.milliyet.com.tr