ALLAH BU ZİHNİYETE FIRSAT VERMESİN

Bir ülkeyi yönetmeye talip insanlarda, bir başka deyişle siyasetçilerde, öncelikle olması gereken vasıf nedir diye bir soru sorulsa, hiç tereddüt etmeden "hakkaniyet duygusu" derim.
Çünkü bu duygunun içinde vicdan vardır.
Çünkü bu duygunun içinde adalet vardır, empati vardır, insaf ve merhamet vardır.
CHP'ye halen hakim olan zihniyet ve onların medyadaki türevlerinin ülkenin gündemindeki konuları ele alış ve değerlendiriş mantığına baktığımızda, ilk gördüğümüz gerçek şu oluyor:
Hakkaniyet duyguları yok.
Evet, CHP'de, yeri geldiğinde halka her türlü gerçek dışı vaat ve iddiayı rahatça söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu var ama hakkaniyet yok.
Darbe yapmadılar diye askere "meğer kâğıttan kaplanlarmış" diyen Süheyl Batum var ama hakkaniyet yok.
Hiçbir mahcubiyet duymadan "İkna odaları kurmak yaptığım en iyi işti" diyen Nur Serter var ama hakkaniyet yok.
"Bize yargıda hukuk adamı değil ideolojik militan lazım" diyen Emine Ülker Tarhan var ama hakkaniyet yok.
Yandaş medyaları da aynı, yandaş sanatçı çevreleri de. Yalan manşetleri, uydurma haberleri, halka bidon kafalı diyen köşe yazarları, aptal diyen sözde sanatçı hempaları var ama hakkaniyetleri yok.
Bunu geçtiğimiz hafta eğitim ve Sivas olayları tartışmalarında bir kere daha gördük.
Önce eğitime bakalım.
AK Parti'nin iktidara geldiği günden bu yana eğitim alanında, özellikle de kız çocuklarımızın eğitilmesi yaptığı inanılmaz başarılı hizmetler ortada iken, hala pedagojik bir konuya sadece ideolojik bakıp "AK Parti kız çocuklarını eve kapatmak istiyor. AK Parti kız çocuklarının okumak yerine daha çocuk yaşta gelin olmasını istiyor" gibi her türlü izandan, vicdandan ve idrakten yoksun laflar ediyor, yazılar yazıyor, yorumlar yapıyor, karikatürler çizebiliyorlar.
Başta Genel Başkanımız ve Milli Eğitim Bakanımız olmak üzere partimizin her kademesinde defalarca dile getirdik:
AK Parti iktidarında kız çocuklarının okullaşması her dönemden daha hızlı artmıştır. 2002 yılında ilköğretimde kız çocuklarımızda okullaşma oranı "100 erkek öğrenciye karşılık 88" iken, bugün 100'e gelmiş; orta öğretimde ise bu oran 50 kız öğrenciden 88 kız öğrenciye çıkmıştır.' Şimdi ise eğitim süresi 8 yıldan 12 yıla çıkarılınca, bundan elbette erkek öğrenciler kadar kız öğrenciler de faydalanacaklar. Kızlar için eğitimin bilakis süresi artırılıyor.
Dünyada İrlanda'dan başka hiçbir ülkede sekiz yıllık kesintisiz eğitim var mı?
Esasen, bunu, 28 Şubat Darbecileri tarafından da çok iyi biliniyordu. Ama maksat reform yapmak değil, din eğitimine darbe vurmaktı. Bu arada bütün meslekî-teknik orta öğretim bitirilmiş, bu gerici zihniyetin umurunda mı? Her zaman darbecilerin yanında yer alan CHP, bugün de eğitim sistemindeki bu modern değişikliğe kaba kuvvetle karşı çıkmaya çalışıyor.
Bir yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu, güya iktidara çağrı yapıp 'Gelin eğitim konusunda uzlaşma sağlayalım' diyor; bir yandan da CHP'nin en militan milletvekilleri TBMM Millî Eğitim Komisyonu'nu basarak eğitimdeki yeni yapısal reformun çıkmaması için ellerinden gelen zorbalığı yapıyorlar.
Soruyorsunuz; siz ne üzerinde uzlaşılmasını istiyorsunuz? Sizin eğitimin yapısına dair görüşünüz nedir?
Hık mık dışında bir şey diyemiyorlar.
Tek istedikleri 28 Şubat Darbesi'nde eğitimde yapılan dayatmanın aynen devam etmesi.
Bir yargısal durumu bahane ederek Sivas olaylarını gündeme getirirken de aynı şekilde davrandılar.
"Sivas katillerine zaman aşımı getirildi, hukuk adına utanç günü" türünden haber ve yorumlarla ortalığı inlettiler.
Bununla da kalmadılar; nerdeyse 20 yıl önceki bir olayın tüm sorunluluğunu AK Partiye yükleyerek "İşte kindar gençliğiniz bu. Sizin kindar gençliğiniz diri diri canları yaktı. Bir de onlara zaman aşımı getirdiniz" diyecek kadar ileri gittiler.
Oysa olanla söylediklerinin zerrece alakası yok.
Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, Sivas olayları dolayısıyla 33 kişi idama mahkum edildi ve idam kaldırıldığı için de ağırlaştırılmış müebbet hapisle halen içeride yatıyorlar.
Sivas olayları gerek oluş biçimi, gerek o dönemin iktidarının olaylar karşısındaki tutumu, gerekse de yargı safahatı dolayısıyla ayrı bir bahis.
Ama esas ilginç olan, Sivas'ta o elim olaylar olurken Demirel Başbakan. Ama bu koroda ona laf yok.
Erdal İnönü Başbakan yardımcısı, ona laf yok.
Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, ona laf yok.
Sanki olaylar AK Parti iktidarında olmuş ve sanki yaşanan katliamı da AK Parti yapmış gibi bir gözü dönmüşlük sergiliyorlar.
Tek dertleri; nasıl eder de AK Parti'ye vururuz.
Hak, hukuk, ahlak, vicdan hak getire.
AK Partiye vur da nasıl vurursan vur.
Üstelik eğitimden sağlığa, yargıdan dış poliitikaya her konuda böyle yapıyorlar.
İşte bu zihniyet ürpertiyor insanı.
Bu garez, bu kin, bu nefret ve bu düşmanlığın muhalefet yapmakla falan bir alakası yok.
Bilmeyene anlatırsınız ama bile bile her şeyi saptırıp sadece yalanla özdeşleşenlere, "AK Partiyi yıpratmak için ülkenin büyük kaoslara sürüklenmesi de dahil her şey mübahtır" diyenlere ne anlatabilirsiniz?
O nedenle yazımın başlığını, aziz milletimizin birçok ferdi gibi ben de sık sık bir dua gibi tekrarlıyorum:
Allah bu zihniyete fırsat vermesin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye Haberci'yi instagram'da takip edin Türkiye Haberci'yi Facebook'ta takip edin

TÜRKİYE HABERCİ E-GAZETE

  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete

YAZARLAR