MERKEZ KAVRAMI, AK PARTİ İLE GERÇEK ANLAMINA KAVUŞTU

Uzun yıllar boyunca bu ülkenin siyasal yaşamına egemen olan seçkinci zihniyetin, hiçbir siyasi normalle izahı mümkün olmayan, kendine mahsus bir "merkez" anlayışı vardı.
Gerek tek parti, gerekse de "çok parti görünümlü tek parti" dönemlerinde, siyasi egemenliği elinde bulunduran bürokratik seçkinci zihne göre "merkez"; kendileri ve kendileri gibi düşünen belli sayıda kesimdi. Bunların dışında kalan koca bir millet ise "çevre" olarak adlandırılıyordu.
Çevreden gelen biri, ancak içinden geldiği çevreyi inkar edip kendini "merkez" sayanlara teslim olduğu ölçüde bir yerlere gelebilirdi. "Merkez", kendisini, çevreyi adam etmekle ödevli bir lütuf gibi görüyordu. Çevre cahildi, Haso-Memoydu, göbeğini kaşıyan adamdı, bidon kafalıydı, muhafazakâr ve gericiydi.
Örneğin, CHPliler DP'nin iktidara gelmesi karşısındaki hazımsızlıklarını, "Ayaklar baş oldu" sözüyle dile getirirlerdi. Bu kendini "merkez" sayma, sadece devlet yönetimi ve siyasette değil, her alanda vardı.
Mesela "merkez medya" diye bir kavram vardı. Statükoyla gizemli ilişkiler geliştiren, milleti seçkinlerin istediği istikamette dönüştürmeyi yayıncılığına hedef edinmiş ve bunun karşılığında da devletten ballı krediler, teşvikler alan medya, "merkez medya" oluyordu. Bu, kendilerine "merkez medya" diyenler, darbeleri, muhtıraları alkışlıyorlardı. Darbelere zemin hazırlamak için her türlü psikolojik harekâta kalkışıyorlardı. Baskıları, dayatmaları ve yasaklamaları savunuyorlardı. Özgürlük, adalet ve hukuk diyen insanları her türlü yöntemle karalamaya ve itibarsızlaştırmaya çalışıyor, linççi çevrelerin hedefi haline getiriyorlardı.
Sadece son birkaç yılı hatırlayalım; Ayışığı, Sarıkız vb darbe girişimleri... "Artık sözlü uyarı yok... Hepsini tepeleyelim" planları... Ergenekon ve Balyoz davaları... Danıştay cinayeti... Hukuk tarihimize kara bir leke olarak geçecek 367 skandalı... 27 Nisan e-muhtırası... AK Parti'yi kapatma davası... "Muhtar bile olamaz" çığlıkları... Bunların hepsinde de en önemli rolleri kendine "merkez medya" diyenler üstleniyordu. Dünyada başka hangi ülkede böyle bir "merkez" algısı vardır!
AK Parti 10 yıllık iktidarında, her şeyin demokratik bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi dengeli ve kendi yerinde olması için, her türlü iç ve dış odağa, her türlü kirli ve karanlık oyunlara karşı büyük mücadele verdi. Bunun sonucunda da "merkez" kavramı, büyük ölçüde kendi asıl anlamına kavuştu.
AK Parti açıkça ortaya koydu ki; "Merkez" bu millettir. "Merkez" bu milletin özüdür, ruhudur. "Merkez", bu milletin kendi tarihinden, kendi kültüründen ve kendi medeniyet değerlerinden süzülüp gelen ve milletin sinesinde genel kabul görmüş bir zihniyetin ta kendisidir. Bu milleti ve bu milletin değerlerini sevmeyenler, sürekli bu milletin değerlerini küçümseyip hakaret edenler, bu milletle ve değerleriyle kavga etmeyi bir siyasi yaşam ve var oluş biçimi haline getirenler, şu veya bu olabilirler ama asla "merkez" olamazlar, olamayacaklardır.
Evet; AK Parti'nin bu aziz millete yaptığı en önemli hizmetlerden biri de, onu, çevre dahi sayılamayacak kadar marjinal ve çağdışı bir anlayışa sahip olmalarına rağmen kendilerini "merkez" sayanların tasallutundan uzak tutmuş olmasıdır.
Bazı çevreler bir türlü hazmedemese de; Artık Türkiye'de "merkez" de, "çevre" de, demokrasilerde olması gerektiği gibi ve demokrasilerde olması gerektiği yerdedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye Haberci'yi instagram'da takip edin Türkiye Haberci'yi Facebook'ta takip edin

TÜRKİYE HABERCİ E-GAZETE

  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete

YAZARLAR