Ekonomi ve havacılık
Yolcu, halen rötar yapıldığında bunun şirketten kaynaklandığını ve bir işletme beceriksizliği olduğunu düşünüyor. O sırada şirketin sanki bazı yolcuları bekleyerek daha çok kar etmek adına bu gecikmeyi yaşattığını düşünenler bile oluyor. Hatta uçağa en son binen birkaç kişinin protesto edildiği de bilinen vakalar arasında.
Oysa havayolu şirketleri bu ve benzer detaylarla ilgilenmez ve hatta ilgilenemez. Çünkü buna ayıracak eforu yoktur ve böyle bir organizasyonu becerebilmek de mümkün değildir. Yolcu kontuara yani bagaj işlemlerini yaptırdığı yere geldiğinde karşılaştığı kişiyi havayolunun elemanı sanır. Orada yaşadığı deneyim şirket için vereceği bir nottur. Oysa oradaki bezgin, mutsuz ve umutsuz kişi yer hizmetleri şirketinin elemanıdır. Yolcu güvenlik noktasından geçerken üç kez x-ray'den geçmek zorunda kaldığında sinirlendiği kişi ise ya polis ya da özel güvenlik görevlisidir ama eğer yaşandıysa bu negatif psikoloji yine havayoluna yansır.
Uçağa binmek için ne kadar sıradan geçiliyorsa ve hatta bindikten sonra koltuk ceplerinde çel, çöp varsa bunların hepsinin hizmet sahibi aslında başka şirketler, başka insanlardır. Bu sırada tüm bu hizmetler için havayolu şirketleri diğer hizmet sahibi şirketlere hatırı sayılır miktarda ödemeler yapar.
Alınan ikramlar sanki uçak tamamen doluymuş gibi yüklenir ve havayolu şirketi bu ikramın bedelini öder. Uçakta kullanılmayan ikramların bir başka uçuşa aktarıldığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Onlar şirket için hep çöp olarak değerlendirilir ve hatta bu çöpü bile parası karşılığında başka bir şirket elemanı atar. Yenmemiş bir paket kekin niye atıldığını ve sonra yok olup gittiğini sorguluyorsanız bu bambaşka karışık bir prosedür bütünüdür ki anlatmaya kalksam konumuzu saptırırız.
Uçak yerde durduğu anda park parası öder, geri geriye itildiği için push-back parası öder, yolcu otobüse geldiğinde otobüs parası ödenir, körüğe yanaştıysa körük parası ayrıca alınır. Uçak havalimanına konduğu anda konma, konakladığında ise konaklama parası alınır. Yerde elektrik alırsa bunun için ayrıca para öder. Yolcunun inmesi için merdiven geldiğinde de bunun bedava olduğunu sanıyorsanız yanılırsınız. Üstelik bu ücretlerin hiçbirine ne yakıt gideri, ne hostes-pilot maaşı ne de uçağın kirası dahildir. O kadar sabit gider vardır ki işler ters gittiğinde 20 yılda kurulan bir havayolu şirketinin birkaç ay içerisinde batması son derece mümkündür.
Bu arada giderlerin neredeyse tamamı döviz cinsindendir. Hem de hangi döviz daha cazipse oradan işlem görür. Önceleri dolar konuşulan havacılık şimdilerde Euro olarak anılmakta. Giderler döviz, gelirler ise lira olunca aradaki dalgalanma da şüphesiz fırtına yaratır. Bunun dış hat uçuşlarında avantaj yarattığını düşünsek bile kazandığınız döviz cinsinden harcamıyor olmak finansın en büyük ters öğretilerinden, ikazlarından, yapılmazlarından birisidir. Kısacası, havacılık zor iştir gerçekten. Uzaktan öyle kolay gözükür ki.