Poşette Yolculuk
İngiltere'de uçakların bomba olarak kullanılıp bazılarının düşürüleceğine yönelik açıklamalar ve bu eylemin engellendiğinin duyurulmasıyla birlikte yaşananlar dünyanın gündemini alt üst etti.
Alınan önlemler ve yapılan açıklamaların bazılarına başta İngiltere kamuoyu olmak üzere inanmayan ya da inanmak istemeyenler de azınlıkta değildi. Daha doğrusu açıklamaları yeterince detaylı bulmayanların sayısı az değildi demek daha doğru olur.
Sonunda hemen alınan önlemler bu paranoyanın ne kadar hızla tırmandığını gösterdi. Bebek mamaları bile önce bebeklere ve annelerine tattırıldıktan sonra uçağa alındı. Kimse el çantası alamadı ve sadece şeffaf bir torba içerisinde pasaport, cüzdan gibi son derece kişisel gerekli eşyalar hariç hiçbir şey uçağa sokulmadı.
Havayolu reklamlarındaki dizüstü bilgisayarıyla uçağa binmiş adam görüntüsü artık tarih oluyor. Çünkü uçağa kimse bırakın bilgisayarıyla, diş macunuyla bile binemeyecek. Hatta özellikle diş macunuyla binemeyecek. Çünkü artık uçağa içme suyu dahil hiçbir sıvı alınmayacak. Rujunuzu, suyunuzu, mp3 çalarınızı, bilgisayarınızı ve aklınıza gelebilecek neredeyse her şeyi bagaja verip elinizde şeffaf bir naylon torbayla uçağa binebileceksiniz. Bu uygulama bu yazıyı yazdığım gün itibariyle kaldırılmaya yönelmişti ama görünen o ki bu ve benzeri uygulamalar bizi havayolu yolculuğundan iyice uzaklaştıracak.
Terör biraz da olsa amacına ulaştı tabi. Hayatı zorlaştırmak ve bu nedenle dikkatleri üzerine çekmek gibi bir alt mantığı bulunan terör hayatımızı en çok kolaylaştıran faktörlerin başında gelen "Uçakla yolculuk" kavramının tabir yerindeyse içine etmiş durumda.
Uçağa sıvı alınmamasının mantığı da birbiriyle reaksiyona girerek patlayıcı yapılabilen farklı sıvıların birden çok terörist tarafından uçağa sokulup sonra birleştirilerek terör amaçlı kullanılması endişesinde yatıyor.
Bu paranoyayı biraz daha fazlalaştırırsak uçağa çıplak binmek zorunda da kalabiliriz. Hatta belki gün gelir bu bile yetmez ve olmadık yerlerimize de bakabilirler. Kim bilir, uçağa binmeden uyutulup, indiğinde uyandırıldığımız bir nevi bilinçsiz beden taşıma moduna kadar varabilir bu önlemler. Kabine basılan bir uyku gazı eşliğinde hepimiz mışıldarken uçak da varacağı yere gidebilir mesela.
Terörle mücadelenin yolu bu değildir. Önlem almak proaktif olmalıdır. Defansif önlemlerin hepsi size sadece günü kurtarır ve geçiştirir. İnsan hayatını zorlaştıran tüm terör önlemleri kabul edilebilir değildir. İcat edersin en gelişmiş cihazı ve yolcu bunu fark etmeden de denetler bindirirsin uçağa.
Nasıl SARS gribi sırasında körükten geçenlerin daha yürürken ateşi ölçülüyordu özel aletlerle ve eğer ateşiniz varsa sizi muayene ediyorlardı işte ondan bahsediyorum. Teknoloji ve buna harcanan para işte bu gibi durumlar için geçerlidir.
Yoksa yakında bu işin uzmanı geçinen Amerikalı ve İngilizler bizleri korkutup dünyada daha çok halt karıştırabilmek uğruna çıplak bindirecekler uçağa. Ya da uyutacaklar, ne bileyim ben.