Havacı olmak ya da olamamak; işte tüm mesele bu.
Türk Hava Yolları Uçak Bakım Başkanı Şükrü Can RJ uçaklarının yılbaşından önce geri gönderilmesi için personelini motive etmek istedi. Bunun için "Aslanlarım benim. Şu uçakları zamanından önce gönderin size söz veriyorum apronda deve keseceğim" dedi. Bu sözü tutan personel başkanlarından deveyi istedi. Verdiği sözü geri çeviremeyen başkan parası THY tarafından verilen 5 bin liralık bir deveyi getirterek apronda kestirdi. Haberler ve fotoğraflar medyaya yansıdı, oradan da tüm dünyaya yayıldı. Bir hafta içerisinde imajı yükselen THY tepetaklar gitti. Türkiye tüm dünyaya rezil oldu. Ülkemiz bedevi Araplarla bir anılmaya başlandı.
Türk Hava Yolları'nın uçağı Onur Havayollarına ait bir uçakla havada birbirine yakın geçti. Havacılık tarihinde bir ilke imza atıldı. Deveden ağzı yanan THY yönetimi birbirine yakın geçen uçakların olayını bir basın bülteniyle açıklayarak medyaya duyurdu. Mealen, "Uçaklar birbirine yakın geçti ama bir şey olmadı" dedi. Bunun üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım çok sinirlendi. Olayın müsebbibi bulunmamasına rağmen neredeyse tüm gazetelerde THY uçaklarının fotoğrafları çıktı. Sütten ağzı yanan THY ayranla haşlandı.
Bu yazı yazıldığı sırada havacılık sektöründe başka nasıl gelişmeler olduğunu bilemiyoruz haliyle. Ancak söylenmesi gereken en önemli şey dünyada hiçbir sektörün havacılık kadar dinamik ve medyatik olmadığıdır. Havacılar genellikle bu dinamizmi kendi lehlerine yönlendirdiklerinde prestij ve kârlılık olarak bunun karşılığını alırlar. Ancak, bunun yukarıdaki örneklerdeki gibi başarılamadığı durumlarda ise bu dinamizm kalkar sizin kucağınızda böyle patlar. Medyatik olma avantajı iki katı negatif algıyla tersine çalışmaya başlar. Bir kere ibre sizden yana döndü mü bunu geriye çevirmek ise neredeyse imkansız hale gelir.
Eski genel müdür Abdurrahman Gündoğdu zamanında Tempo dergisinin yaptığı haberle başlayan imaj erozyonu THY saflarında şu anda tavana vurmuş durumda. Çok şükür ki güvenilirlik bakımından özel sektörün algısı daha kötü olduğu için şu anda THY açısından bu bağlamda bir sıkıntı gözükmüyor. Ancak olur da bir gün Allah korusun küçücük bir kusurla bu ibre de şirketin aleyhine dönerse lambadan cin çıksa bu işi toplayamaz, toparlayamaz.
Yılar süren imaj emeklerinin nasıl bir çırpıda yok edildiğine çok canlı bir örnektir THY. Milliyet yazarı Sayın Taha Akyol'un belirttiği gibi en net haliyle bu durum bir kültürel gecikmedir. Yani insanlar okumuş adam olmuş, master yapmış, yabancı şirketlerde bile çalışmış olmasına rağmen alaturka zihniyeti yok edemedikleri daha doğrusu bu zamanda ve bu çağda yaşamadıkları için uluslar arası kültürü olan bir sektörde hiçbir zaman olması gerektiği faydayı sağlayamıyorlar. Maalesef THY'nin durumu budur ve bu gidişle düzelecek gibi de gözükmemektedir.
Türk Hava Yolları'nın uçağı Onur Havayollarına ait bir uçakla havada birbirine yakın geçti. Havacılık tarihinde bir ilke imza atıldı. Deveden ağzı yanan THY yönetimi birbirine yakın geçen uçakların olayını bir basın bülteniyle açıklayarak medyaya duyurdu. Mealen, "Uçaklar birbirine yakın geçti ama bir şey olmadı" dedi. Bunun üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım çok sinirlendi. Olayın müsebbibi bulunmamasına rağmen neredeyse tüm gazetelerde THY uçaklarının fotoğrafları çıktı. Sütten ağzı yanan THY ayranla haşlandı.
Bu yazı yazıldığı sırada havacılık sektöründe başka nasıl gelişmeler olduğunu bilemiyoruz haliyle. Ancak söylenmesi gereken en önemli şey dünyada hiçbir sektörün havacılık kadar dinamik ve medyatik olmadığıdır. Havacılar genellikle bu dinamizmi kendi lehlerine yönlendirdiklerinde prestij ve kârlılık olarak bunun karşılığını alırlar. Ancak, bunun yukarıdaki örneklerdeki gibi başarılamadığı durumlarda ise bu dinamizm kalkar sizin kucağınızda böyle patlar. Medyatik olma avantajı iki katı negatif algıyla tersine çalışmaya başlar. Bir kere ibre sizden yana döndü mü bunu geriye çevirmek ise neredeyse imkansız hale gelir.
Eski genel müdür Abdurrahman Gündoğdu zamanında Tempo dergisinin yaptığı haberle başlayan imaj erozyonu THY saflarında şu anda tavana vurmuş durumda. Çok şükür ki güvenilirlik bakımından özel sektörün algısı daha kötü olduğu için şu anda THY açısından bu bağlamda bir sıkıntı gözükmüyor. Ancak olur da bir gün Allah korusun küçücük bir kusurla bu ibre de şirketin aleyhine dönerse lambadan cin çıksa bu işi toplayamaz, toparlayamaz.
Yılar süren imaj emeklerinin nasıl bir çırpıda yok edildiğine çok canlı bir örnektir THY. Milliyet yazarı Sayın Taha Akyol'un belirttiği gibi en net haliyle bu durum bir kültürel gecikmedir. Yani insanlar okumuş adam olmuş, master yapmış, yabancı şirketlerde bile çalışmış olmasına rağmen alaturka zihniyeti yok edemedikleri daha doğrusu bu zamanda ve bu çağda yaşamadıkları için uluslar arası kültürü olan bir sektörde hiçbir zaman olması gerektiği faydayı sağlayamıyorlar. Maalesef THY'nin durumu budur ve bu gidişle düzelecek gibi de gözükmemektedir.
