SMART projesi akılsız çıktı
Ben bu filmi seyretmiştim. Geçen hafta da yazmıştım takip ettiyseniz. Bu radar alma işini biz biraz beceremiyoruz. Dünyanın heryerinde benzer sıkıntılar yaşanabiliyor. Adam İngiltere gibi yerde sistemi çökertip binlerce kişiyi mağdur edebiliyor. Ama bunlar işler bir sistemdeki çökmeler sonucu meydana geliyor. Biz ise koordinasyonsuzluktan elimizdekini bırakıp diğerini alacakken bunu beceremiyoruz.
İşte akıllı radarımızın ilk entegrasyon çalışmaları sırasında yaşananlar. Atatürk Havalimanı kabul uçak trafiği saatte 40 yerine 25 ile sınırlanıp uçakların arası açılınca olanlar oldu. Peki madem böyle olacak, uçaklar rötar yapacak, insanlar havalimanlarında perişan olacak bu durumu birkaç gün öncesinden medya aracılığıyla duyurup insanlara plansız bir bekleme yaptırmak yerine planlı bir rötar yaşanmasını organize etmek bu kadar mı zor? Yoksa bu kadar önemli bir durumu çaktırmadan geçiştirebileceğimizi mi sanıyoruz?
Binlerce insan havalimanlarında anlamsız bir rötarın kurbanı oldu. Belki de siz bu yazıları okurken aynı rötarlar devam ediyor. Yüzlerce uçak ya yerde kaldı ya da havada bekledi. İnsanlar sinirden ne yapacağını bilemez olup havayolu şirketlerini protesto etmeye başladı. Gökyüzü Haberci yazarı Selçuk Güzenge'nin başına geldiği gibi uçaklarda insanlar havayolu şirketlerini protesto etmek için imza kampanyaları başlattı.
Oysa yaşanan tek şey yeni ve akıllı bir radar almamız içindi. Radar akıllı ama biz çok akıllı çıkamadık ne yazık ki. Bundan 25 sene önce de aynı şekilde radarı yenilerken yine aynı sorunlar yaşanmış işler arap saçına dönmüştü. Aradan geçen bu kadar süreye rağmen değişen bir şey olmadığını görmek üzücü.
Elbette bir fişi çıkartıp diğerini takmak kadar basit olduğunu söylemek haksızlık olur. Ama günümüzde bu kadar kitle iletişim aracı varken bu durumu havayolu şirketlerine bile bildirmeden yapmayı nasıl açıklayabiliriz. Bu durum ya basiretsizliktir, ya beceriksizlik, ya vurdumduymazlık ya da akılsızlık. Varsa başka alternatif bana da söyleyin öğreneyim.
Yakıtın 110 dolarların altına inmediği günlerde dövizle alınan yakıtı, içine kapatılmış yolcularla anlamsız bir biçimde uçakta durduğu yerde tüketiyor olmak ve bunun için de öncesinden kimseye bilgi vermeden hareket etmek ancak yukarıdaki alternatiflerden birine sahip olmakla becerilebilinir. Bu becerinin hem kişisel hem de kurumsal yönleri var elbette. Kişisel yanı hiçbir sorumlunun bunu üstlenip çıkıp gereğini yapacak bir kültürü oluşturmadığı için. Muhtemel tepkileri göğüslemek becerisine sahip olmadığı için. Aradan geçen bunca yıla rağmen kurumlardaki kişilerin kendilerini bu anlamda hiç geliştirmediği için.
Zaten kişilerden şekillenen kurumlar ise üzerindeki bu ölü toprağını atamadığı için.
Dövizle satın alınan milyonlarca dolarlık yakıt havaya savrulmuş, bir o kadar amortisman gideri gökyüzünde heba edilmiş, binlerce insan havalimanlarında, havada mahsur kalmış, birçok iş güç bu nedenle aksamış, yapılamamış, yerine getirilememiş, bir sürü insan hastasına cenazesine yetişememiş.
Olsun. Bizim akıllı radarımız var!
Bu kadar kolay mı?
Kolay.