Hiçbir anket bu kadar katılım almamıştı
Türk Hava Yolları yöneticilerinden hangisinin gitmesini istediğini sorduğumuz internet anketi aslında karikatürlerden sonra buna benzer bir espriyle ortaya çıktı. Arkadaşlarımızla konuşurken aklımıza takılan soruyu bir anket yapalım dedik. Meğer THY'nin yöneticilerinden gidilmesi istenen ne kadar çok kişi varmış.
Normalde anketlerimiz birkaç yüz veya birkaç bin katılım alırken ilk birkaç gün içerisinde bu anketin katılımı 10 bini geçti. Yani benim bundan anladığım en az 10 bin kişi THY yönetiminden birinin gitmesini istiyor.
Çoğunluk olarak bu yazı kaleme alındığı sırada başı yüzde 37 ile Genel Müdür Temel Kotil çekiyor ve onu yüzde 27'lik aynı oranlarla Hamdi Topçu ve Candan Karlıtekin takip ediyordu. Yani Karlıtekin ve Topçu'nun gitmesini isteyen oran aynı sayıdaydı.
Bu ankette özellikle katılım sayısını IP sayısı kadar, yani bilgisayar sayısıyla kısıtlı tutmadık. Çünkü başta da dediğim gibi bu bir espri amaçlıydı ve kimin gitmesini görmekten öteye bu anketin alacağı katılımın izlenmesi için ortaya atılmış bir fikirdi. İsteyen kişi aynı bilgisayardan istediği kadar katılım yapabiliyordu.
Çıkan sonucu değerlendirmek gerekirse hiddet ve kızgınlık ya da başka duygularla o kadar çok kişi o kadar çok katılım yapıyordu ki bunu bir anlamda normal ve doğal bir değerlendirme gibi algılamak yerine insanların kırgınlık ve kızgınlıkları olarak da yorumlamak mümkündü.
Peki her daim başarılı olduğunu iddia eden, yakıt fiyatları tavan yapmışken bundan etkilenmeyeceğini söyleyerek büyüme kararı alan, kimsenin uçak almadığı dönemlerde bile fizibilite çalışmaları layığıyla yapılmadan yüzün üzerinde uçaklık filoya çıkan, herkes tasarruf derdindeyken first class koltuklu uçakları yıllar sonra alan, bu koltukların satılabilmesi için akla hayale gelmedik rakamlarla dünyada uçulan onlarca ülkeye reklam kampanyaları düzenleyen THY ve onun bu kararları alan yönetimi nasıl oluyordu da bu kadar negatif bir bakış açısıyla topa tutuluyordu?
Bunun cevabını biraz da yönetim-çalışan diyaloğuna vermek gerek diye düşünüyorum. Çünkü THY yönetimi AK Parti iktidarı döneminde hiçbir zaman personeliyle barışık olmadı. Önce kökü kazınırcasına eski yönetim şoför ve sekreterlere kadar yok edildi. Sonra da ara kademesi olmayan bir yönetim modeliyle işletilmeye başlandı.
İşte bu dönemlerin hepsinde de küskün çalışan veya çalışmışlar ortaya çıktı. Şahsen ben bu anketin katılımını bu kızgın ve küskün çalışanların oluşturduğunu sanıyorum. Yoksa sokaktaki normal insanın veya sadece THY'yi kullanan birisinin yönetimdeki isimleri hakkında gitsin ya da kalsın şeklinde yorum yapacak kadar tanımadığını hepimizce malum. Dolayısıyla bu oylar ağırlıklı olarak THY'nin şimdiki veya önceki çalışanları tarafından veriliyor. Belki bunlara bir miktar sektörün diğer çalışanlarını da ekleyebiliriz ama bu rakamın sembolik olmaktan öteye gidemeyeceğini de kabullenmek gerek.
Bu aşamada oylaması yapılan veya yapılmayan üst düzey yöneticilerin şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerekir. Bu kadar tepkisel bir ortamın yaratılmasındaki hatalarını analizlemeleri gerekir.
Tabi elbette bir başka ihtimal daha var. Üst yönetimde birbirleriyle iyi geçinmedikleri bilinen ismi geçen yöneticilerin bu anketten kendi isimlerinin çıkmaması için eş, dost tanıdıklarına defaten oy kullandırmış olma ihtimalleri var ki bu durum yukarıda saydığım tezlerin tamamını çürütür, bambaşka bir bakış açısı yaratır. Ama benim öylesi bir muhtemel davranış moduna yazacak tek kelimem yok açıkçası.
Normalde anketlerimiz birkaç yüz veya birkaç bin katılım alırken ilk birkaç gün içerisinde bu anketin katılımı 10 bini geçti. Yani benim bundan anladığım en az 10 bin kişi THY yönetiminden birinin gitmesini istiyor.
Çoğunluk olarak bu yazı kaleme alındığı sırada başı yüzde 37 ile Genel Müdür Temel Kotil çekiyor ve onu yüzde 27'lik aynı oranlarla Hamdi Topçu ve Candan Karlıtekin takip ediyordu. Yani Karlıtekin ve Topçu'nun gitmesini isteyen oran aynı sayıdaydı.
Bu ankette özellikle katılım sayısını IP sayısı kadar, yani bilgisayar sayısıyla kısıtlı tutmadık. Çünkü başta da dediğim gibi bu bir espri amaçlıydı ve kimin gitmesini görmekten öteye bu anketin alacağı katılımın izlenmesi için ortaya atılmış bir fikirdi. İsteyen kişi aynı bilgisayardan istediği kadar katılım yapabiliyordu.
Çıkan sonucu değerlendirmek gerekirse hiddet ve kızgınlık ya da başka duygularla o kadar çok kişi o kadar çok katılım yapıyordu ki bunu bir anlamda normal ve doğal bir değerlendirme gibi algılamak yerine insanların kırgınlık ve kızgınlıkları olarak da yorumlamak mümkündü.
Peki her daim başarılı olduğunu iddia eden, yakıt fiyatları tavan yapmışken bundan etkilenmeyeceğini söyleyerek büyüme kararı alan, kimsenin uçak almadığı dönemlerde bile fizibilite çalışmaları layığıyla yapılmadan yüzün üzerinde uçaklık filoya çıkan, herkes tasarruf derdindeyken first class koltuklu uçakları yıllar sonra alan, bu koltukların satılabilmesi için akla hayale gelmedik rakamlarla dünyada uçulan onlarca ülkeye reklam kampanyaları düzenleyen THY ve onun bu kararları alan yönetimi nasıl oluyordu da bu kadar negatif bir bakış açısıyla topa tutuluyordu?
Bunun cevabını biraz da yönetim-çalışan diyaloğuna vermek gerek diye düşünüyorum. Çünkü THY yönetimi AK Parti iktidarı döneminde hiçbir zaman personeliyle barışık olmadı. Önce kökü kazınırcasına eski yönetim şoför ve sekreterlere kadar yok edildi. Sonra da ara kademesi olmayan bir yönetim modeliyle işletilmeye başlandı.
İşte bu dönemlerin hepsinde de küskün çalışan veya çalışmışlar ortaya çıktı. Şahsen ben bu anketin katılımını bu kızgın ve küskün çalışanların oluşturduğunu sanıyorum. Yoksa sokaktaki normal insanın veya sadece THY'yi kullanan birisinin yönetimdeki isimleri hakkında gitsin ya da kalsın şeklinde yorum yapacak kadar tanımadığını hepimizce malum. Dolayısıyla bu oylar ağırlıklı olarak THY'nin şimdiki veya önceki çalışanları tarafından veriliyor. Belki bunlara bir miktar sektörün diğer çalışanlarını da ekleyebiliriz ama bu rakamın sembolik olmaktan öteye gidemeyeceğini de kabullenmek gerek.
Bu aşamada oylaması yapılan veya yapılmayan üst düzey yöneticilerin şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerekir. Bu kadar tepkisel bir ortamın yaratılmasındaki hatalarını analizlemeleri gerekir.
Tabi elbette bir başka ihtimal daha var. Üst yönetimde birbirleriyle iyi geçinmedikleri bilinen ismi geçen yöneticilerin bu anketten kendi isimlerinin çıkmaması için eş, dost tanıdıklarına defaten oy kullandırmış olma ihtimalleri var ki bu durum yukarıda saydığım tezlerin tamamını çürütür, bambaşka bir bakış açısı yaratır. Ama benim öylesi bir muhtemel davranış moduna yazacak tek kelimem yok açıkçası.