Tarih tekerrür edecek mi?
Abdullah Gül'den boşalacak 'Cumhurbaşkanlığı' koltuğuna kimin oturacağı her ne kadar belli olsa da; bu konunun Türkiye'nin gündemini ciddi olarak meşgul edeceği muhakkak.
Neden?
Çünkü; hem Cumhurbaşkanlığı makamından ayrılacak olan Abdullah Gül'ün durumu, hem de onun koltuğuna oturmasına kesin gözüyle bakılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın durumu netlik kazanmış değil. Kafalardaki; 'Cumhurbaşkanlığı'na Erdoğan, Başbakanlığa da Gül' formulü beraberinde de bir çok soru işaretini taşıyor.
Yetkileri genişleyecek bir Cumhurbaşkanı mı?
Yoksa; Cumhurbaşkanı'nın güdümünde bir Başbakan mı?
...
Bu soruların cevabı aslında iki siyasetçimizin kişiliklerinde gizli...
AK Parti'de tek yetkili olarak görülen ve parti tabanına gerçekten hakim olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın; Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra elini eteğini her şeyden çekeceğini düşünmek bence hayal olur. Çünkü; hedeflediği şeyleri tam olarak gerçekleştiremediğini bizzat kendisi söylüyor. Yani; 'daha yapacak çok işimiz var' diyen bir kişilik var karşımızda...
Diğer taraftan; Cumhurbaşkanı'nın güdümünde bir Başbakan olmayı kabullenmeyecek de bir Abdullah Gül var. Siyasette kendini kabul ettirmiş, bir çok alanda görev yapmış ve Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamda pişmiş olan Gül'ün bu saatten sonra üstten emir alacak bir durumu kabullenmeyeceği de muhakkak...
...
Peki ne olacak?
Formül nasıl işleyecek?
Rahmetli Turgut Özal'ın ve Süleyman Demirel'in döneminde yaşananlar yeniden mi gerçekleşecek?
ANAP örneğinde olduğu gibi, AK Parti de bitecek mi?
...
Bu duruma açıklık getirebilmek için; şu andaki genel görünüşe bir göz atmamız gerekiyor: Erdoğan, yerel seçim öncesi partisinde 3 kez üst üste milletvekili seçilme sisteminde değişikliğe sıcak bakıyordu. Seçim sonrası eli güçlenince bundan vaz geçti. Bu da eskilerin milletvekili seçilemeyeceği anlamına geliyor. Partide kan değişimi olacak. Milletvekilleri seçilecek. Böyle bir durumun AK Parti içinde küskünlükleri çoğaltacağı, ayrılmaların olacağı, teşkilatlarda sıkıntıların artacağı ihtimallerini çoğaltıyor.
Hatırlanacağı gibi; geçmişte Turgut Özal Cumhurbaşkanı olunca yerini Yıldırım Akbulut'a bırakmıştı. Akbulut, birkaç ay Özal'ı dinledi ama ondan sonra koptular. Akbulut da ekibi de Özal'ı dinlememeye başladılar. Küskünler, ayrılanlar, ters düşenler çoğaldı. Özal ile yollarını ayıranlar bile oldu. Teşkilatın dağılmasını önleyemediler. Yapılan ilk seçimde de ANAP yere çakıldı.
Aynı durumu Süleyman Demirel de yaşadı. Demirel Köşk'e çıktığında koltuğu Tansu Çiller'e devretti. Çiller, kısa zaman sonra Demirel'i dinlemedi, kendi kadrosunu oluşturdu. Ancak, o da Doğru Yol Partisi'ni yere çakılmaktan kurtaramadı. Bu iki siyasi partinin bugün hangi noktalarda olduğunu hepimiz görüyoruz. ANAP kapandı, Doğru Yol Partisi 'tabela partisi' olmaktan kurtulamadı.
...
'Tarih tekerrürden' ibarettir sözünü dikkate eldığımızda; önümüzdeki günlerde yaşayacağımız değişimlerin, AK Parti'nin sonunu getireceğini söyleyebiliriz. Ancak; siyasette kuralları alt üst eden bir Recep Tayyip Erdoğan faktörünü de göz önünde bulundurmamızda fayda var. Bana gore Sayın Erdoğan bu sorunu da aşacaktır. Çünkü; parti tabanındaki bağlılık bunun en güzel örneğidir. AK Partililer için önemli olan kişisel çıkarlardan çok, liderin belirlediği kurallar çerçevesinde haraket etmektir. Belirlenen '2023 Hedefi' göz önüne alındığında; partinin dağılacağı olasılığının zayıf bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca; tek başına iktidar olmanın verdiği güçle, bir takım yasal düzenlemelerin yapılıp Recep Tayyip Erdoğan'ın elinin güçlendirileceği de bir gerçek.
Bu açıdan bakıldığında da...
Tarihin bu kez tekerrür etmeyeceğini söylemek mümkün...
Her ne olursa olsun; ülkemiz için hayırlı olanın gerçekleşmesi tek dileğimiz.