ASALET SONRADAN KAZANILMAZ!..
''Türkiye, bölgesinde ve dünyada güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bunun önüne geçmek için bir çok kumpasla karşı karşıya kalacaktır. Bu kaçınılmazdır...'' diye yazdığımızda, bir çok dostumuz inanmamıştı.
Yaşanan gelişmeler bizi bir kez daha haklı çıkardı.
Ülke genelinde meydana gelen ve ani gelişen olaylar ve ciddi darbe girişimine baktığızda; ne denli büyük bir tehlike yaşadığımız ortaya çıkıyor. Kendi insanına bile kurşun sıkmakta ve bomba yağdırmakta tereddüt etmeyen gafiler ordusuna gereken dersi veren Türkiye; hiç kimsenin beklemediği bir anda Suriye topraklarına girdi. Sınır güvenliğini sağlamak adına hareket eden Türkiye Cumhuriyeti, bu konuda iki yüzlü davranan Batı'ya rağmen geri adım atmadı.
Bunda başarılı olamayacaklarını anlayanlar, bu kez de Musul Operasyonu için düğmeye bastılar. Bunu yaparken de; bu bölgede en geniş sınırlara sahip Türkiye'yi devre dışı bırakmak istediler.
Sonuç?
Türkiye Cumhuriyeti yine geri adım atmadı ve koalisyon güçlerinin yanında bu operasyona dahil oldu.
...
Tüm bunlar 'ciddi ve kararlı bir duruş' sayesinde oluyor. Ülkesinin menfaatini ve geleceğini herşeyin ötesinde gören bir duruş. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın sağlam duruşları...
Tabi ki; AK Parti ekibini de bu duruşa dahil etmek doğru bir davranış olur.
...
Kimse; yani hiç birimiz 'savaş' yanlısı olmadık/olamayız.
Ancak...
Burnumuzun dibine yakılmak istenen ateşe de kayıtsız kalamayız. Hele hele de; bu yangının ülkemize sıçratılmasına göz yumamayız. Bu bizim millet olarak kabul edebileceğimiz bir durum değildir. Asırlar boyunca tarihe yön vermiş bir millet olarak yapmamız gereken tek şey vardır: Vatan bildiğimiz toprakları canımız pahasına da olsa savunmak ve bağımsızlığımızı korumak.
Bunun haricinde bir konu daha vardır ki; bu da bizim asaletimizi yansıtır.
Nedir bu?
Bize sığınan ve bizden yardım isteyen kim olursa olsun (dini, dili, ırkı fark etmez) el uzatmak. Geçmişten gelen asaletimizin ve inandığımız dinin bir gereğidir bu...
İşte bu nedenle de; Suriye'den, Irak'tan veya başka ülkelerden gelen sığınmacılara kapılarımızı sonuna kadar açtık. Hem de 'insan hak ve hukukundan dem vuran, kapı çalındığında da sonuna kadar kapatmakta beis görmeyen iki yüzlü Batı'ya rağmen' yaptık bunu/yapmaya da devam ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda ne diyor?
''Kapılarımızı kapatmadık, zira bombalardan kaçan uçakların attığı bombalardan kaçan bu insanlara karşı bizler insani ve vicdani görevimizi yaptık, devam edeceğiz. Dünya, Batı almayabilir, ama biz alacağız. Çünkü insanız. Öyleyse bu felaket karşısında kapılarımızı açmak durumundayız."
Asalet nedir?
Budur işte; ey Batı!..
Sonradan kazanılmaz; geçmişinde olacak...
Bilmem anlatabildik mi?