Faik Kaptan
Faik Kaptan

"ALTIN KALEM" ÖDÜLÜNÜ ALDIK AMA KİTAP BİTTİ...

Bazen en güzel hikâyeler, kelimelere sığmaz...

Sevgili gazeteci dostlarım, bu satırlarda sizin kalbinize de dokunan bir şeyler var. Lütfen sonuna kadar okuyun.

Bu yıl 7. si düzenlenen "Altın İnsan Ödülleri" Kanlıca Mihrabat Korusu'n da düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Törende Gazeteciler, Doktorlar, Yazarlar, Ressamlar ve çeşitli sanat dallarından kişiler hazır bulundu.
Bu ödüllerden " Altın Kalem" dalında olanı da bana verildi. Benimle beraber aynı çatı altında görev yaptığım arkadaşlarım Celal Uçan, Emin Çalkılıç ile yine Havalimanı'ndan Havaist Kurumsal İletişim Müdürü Emre Özcan'da diğer dallarda bu güzel ödüle layık görüldü. Geçici bir sağlık nedeniyle benim ödülümü adıma arkadaşım Emin Çalkılıç aldı.
"Atatürk Havalimanı'nda 40 Yıl" adlı kitabım için "Altın Kalem" ödülüne layık görüldüm.
Buradan kitabımı bir jüri ile birlikte değerlendiren Sayime Serra Erdoğan'a özellikle teşekkür ederim.
Niçin bu güzel olayı yazarken zorluk çektim?
Adı geçen kitabım 2018 yılında TAV Havalimanları Sponsorluğunda basıldı. Yazdığınız bir kitabın sponsor tarafından basılmasının size artıları olduğu gibi eksileri de oluyor.
Artıları size değer verdiğine inandığınız kişi ve kurum elinizden tutup hiçbir sıkıntı çekmeden eserinizi önünüze koyuyor. Sağ olsun Sayın Sani Şener ve TAV bu güzelliği bana yaptı.
Ancak bir kaç yıl sonra olayın eksi yönleri başlıyor. Yani cicim ayları ile birlikte sponsor olarak basılan kitap raflara çıkmadığı için bitti. Üç bine yakın kitabım eşe, dosta, yakınlara, uzaklara, bana ulaşanlara veya benim ulaşabildiklerime dağıtılıdı.
Üzerine üstlük kitaba ulaşamayan birçok arkadaşımdan yediğim fırçalar da cabası.
Kitap evdeki kütüphanemde çok miktarda kaldı. Yani yok.
Son nefeste bu kitabım Alkın Kalem ödülünü alınca eskilerin deyimi ile, "Takke düştü, kel görüldü."
İşte bu arada kitabıma bir şekilde ulaşan Serra Kardeşim yöneticisi olduğu bu kurum aracılığı ile Kitabıma bu ödülü layık gördü.
Sağolsun, varolsun.
Kıbrıslı Türk kardeşlerimin o çok tatlı deyimi ile kendime sordum:
"Şimdi ne yapacayık?"
Böyle güzel bir ödül almış kitaba ulaşmak isteyen arkadaşlara ne cevap vereceğiz?
Evimde topu topu 30 kadar kitabım kaldı. Bunları şimdilik ellemiyorum. Yeni bir çözüm düşünüyorum.
O da şu; Bu kitabı biraz inceltip kendi gücümle üzerine makul bir fiyat koyup, az da olsa yeniden bastırmak.
ÖNCELİK İKİNCİ KİTABIMDA.
Evet, yanlış okumadınız, öncelik ikinci kitabımda.
Şükür bu kitabımın, yani ikinci kitabımın yazım işi tamamlandı. Bu kitabımda daha çok 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül arası İstanbul içinde Gazeteci olarak yaşadığım olaylar yer alıyor.
Bunun baskısını tamamen kendi gücümle yapmaya çalışacağım. Biraz zor olacak ama, ikinci bir sponsor olayı yaşamak istemiyorum.
Tesadüfen yıllar önce tanıdığım bir abimin oğlu, güzel bir yayınevi yönetiyor. Zor da olsa geçen hafta ona ulaştım. Kitabımın metnini görevlendirdiği editörüne teslim ettim. Bir fiyat konuşmadık. Ancak o da baskı masraflarının, özellikle kağıda gelen büyük zamlardan sonra çok arttığını belirterek, hiç olmazsa birkaç tane reklam bulursam iyi olacağını söyledi.
Bu iş, yani reklam istemek benim için çok zor ama, bakalım bir çaresini bulacağız.
Her zaman böyle zor durumlarda kendi kendime şunu söylerim:
" Halledersin Faik."
Yani her şartı zorlayacağım.
KUYRUK İZİ...
İkinci kitabımın adını "Kuyruk İzi" koydum.
Niçin Kuyruk İzi?
Geçtiğimiz hafta yaşamımı sürdürdüğüm Mimaroba'da ki büyük Atatürk Parkında otururken gözüm gökyüzüne takıldı.
En az 30 bin feet'de uçan bir uçak mavi bulutların arasında, arkasında bembeyaz bir Kuyruk İzi bırakarak gidiyordu.
İşte o anda Arşimet gibi kendi kendime " Buldum, Kitabımın adını buldum" dedim.
" Kuyruk İzi " olacaktı.
Kuyruk İzi şu anlama gelir;
Uçaklar yüksek irtifalarda uçarken egsozlarından çıkan sıcak hava bir anda nem oranı yüksek bulutlarla buluşunca motorlarından sanki beyaz bir duman çıkıyormuş gibi bir görüntü oluşur.
Aslında bunlar buz kristalleridir. Uzun bir süre bu manzarayı seyredersiniz. Bir süre sonra da bu güzel buz kristalleri kaybolup giderler.
Evet, Dostlar bizler yani Gazeteciler de bu buz kristalleri gibiyiz. İşimiz bittikten sonra kaybolup gideriz. Geride sadece arşivlerde haber ve fotoğraflarımız kalır.
Öyleyse bizlerin de geride bir şey bırakmamız lazım. O da işte bu kitaplardır.
Ömrümüzü bir çırpıda geçirdiğimiz bu olaylar, gelecek nesillere ancak bir kitap olarak kalır.
Kuyruk İzin'de ki Buz Kristalleri bir süre sonra kaybolur ancak, sizin kitabınız yıllarca o raflarda bir köşede durur.
Sevgiyle kalın.
F.K.

 

Türkiye Haberci'yi Twitter'da takip edin

TÜRKİYE HABERCİ E-GAZETE

  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete
  • e-gazete