Wi-Fi'sız Hayatta Kalma Sanatı: 25 Yıldır Cep Telefonu Kullanmayan Adamın Günlüğü
Dünyada iki tür insan var: Cep telefonu olmadan yaşayamayanlar ve cep telefonu olmadan yaşayan efsaneler. Ben ikinci kategoriye dahilim. Evet, 25 yıldır cep telefonu kullanmıyorum ve inandırıcı görünmese de hayattayım. Üstelik sadece hayatta kalmıyor, gülüyorum, eğleniyorum ve herkesin panik yaptığı yerde sıkıntısız geziyorum. Ama tabii bu durumu anlamayanlar çok!
Yurt dışına çıktığımda mesela, yanımda olan herkesin ilk sorusu şu oluyor: "Abi, telefonsuz kaybolmaz mısın?"
İçimden gülümsememek elde değil. Ben, telefonla yolu bulmaya çalışanların aksine, eski usul taktiklerle yön buluyorum. Harita okuyorum (evet, gerçek harita!), tabelalara bakıyorum, insanlara soruyorum. Ve en önemlisi: kaybolmaktan korkmuyorum! Zaten kaybolmak, bir şehri gerçekten keşfetmenin en iyi yolu değil midir?
"Kaybolmamın felsefesi: Hiçbir şeyi kaçırmam."
Dünyanın çoğu telefon ekranından izlerken, ben yıldızlardan yol buluyorum. Arkadaşlarımla maçta buluşmak istiyorsak, çıkış noktamızı ve saati belirliyoruz. Ne "neredesin?" mesajları, ne "bana konum atsana!" istekleri. Sadece eski usul planlama ve inanılmaz bir zamanlama kabiliyeti.
Başka bir favorim de özgürlük hissi. Telefon kullanmayan biri olarak, kimse beni "neredesin?" sorularıyla takip edemiyor. Ben, dijital dünya bağımlılarının kabusu, analog çağın son temsilcisiyim.
Tabii, başka bir boyutu daha var. İnsanlar çoğu zaman şaşırıyor, "Nasıl yapabiliyorsun?" diye soruyorlar. Gülümseyerek, "Asıl siz nasıl yaşıyorsunuz?" diye cevap veriyorum. Neredeyse 24 saat elinizde bir ekranın titremesiyle yaşamak kolay mı? Çoğunun telefon bataryası biterse hayatı biter. Benim bataryam sonsuz!
Yıllarca ayakta kalan bir insan "modernliğin" aslında sizi yöneten bir tuzak olduğunu fark eder.
Yırtık bir harita, unutulmuş bir yön tabelası ya da bir sokaktan aldığım tavsiye benim çözüm. Zaten birçok haritadan fazla müracaat okudum!